18 Kasım 2009 Çarşamba

HERŞEYE RAĞMEN MUTLULAR!

Bir kez daha anladım ki ne kadar şanslıyım ve şanslıyız..Hayat herkese aynı imkanları sunmuyor ve aynı şekilde gülmüyor.. ben kısaca bugünkü yaşadığım bir olaydan bahsetmek istiyorum.. Evimizin günlük işlerinde yardımcı olan Endonezyalı bir hanım var artık O da evimizin bir bireyi oldu kızım ve ben onu çok seviyoruz. Daha önce de bahsetmiştim Endonezya'daki sınıf ayrımından bu ayrımı sokaklardaki insanlardan, üst sınıf diye ayrılan sınıfın alt sınıfı ezmesinden, okullardaki paralı ve parasız eğitimin farkından, sokak aralarındaki warulardan (küçük yemek büfeleri), arabamızla girdiğimiz ara sokaklarda gördüğümüz evlerden az çok anlıyorduk. Ama bugün o farkı daha bir derinden hissettim aslında bir çok kişi için bu durum sıradan gelebilir ama trafikte neredeyse bütün arabaların suv olduğu, gösterişli alışveriş merkezlerinde gezerken markalı kıyafetler ve ellerinde blackberry telefonlarla, I-phonelarla salına salına gezen insanların yaşadığı bu ülkede sanki fakir insan olmayacakmış gibi gelebilir.. ama bu durumu kendim bile bazen kabul edemiyorum.. Asıl konumuza dönecek olursak bugün yardımcımız Umma'nın evine bir vesile ile uğramamız gerekti.. aslında ben çoktandır sokakta gördüğümüz bu insanların evlerinin nasıl olduğunu merak ediyordum kimsenin evinede çat kapı gidilmez ki! bu durumda benim için bir bakıma iyi oldu.. Ama gördüğüm manzara karşısında tüylerim diken diken oldu.. belli etmemeye çalışsamda çok üzüldüm aslında onların yaşam tarzları, standartları bu ama bu kadar uç zengin insanın yaşadığı bu ülkede böyle bir durum olmamalı diye düşündüm.. bu sadece Umma'nın evi değil köye girdiğimiz anda bütün evler birbirinin aynısı idi.Muson yağmurlarının yağdığı Endonezyada yarım yamalak çatılar , doğru düzgün mutfak yok, çocuklar sokaklarda alt yapı yok, temiz su yağmur yağdığı an kanalizasyon suyuyla karışıyor yani sterilizasyon adına hiç bişey yok. Yapabileceğimiz hiç bişey yok aslında bu insanlar bu şekilde doğmuşlar ve böyle yaşamaya da alışmışlar yüzlerinde de hala bir tebessüm.. Biz ufakta olsa elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz bu sadece bizim çabamızla olmaz bu sistem birilerinin rahatını kaçırmadan düzene girmez...

29 Eylül 2009 Salı

SELAMET HARİ RAYA


Biz Türkiye'de iken evimizde bayramlarda bir telaş bir heyecan tatlı bir koşuşturmaca olurdu.. Bayram için yapılan alışverişler çarşı pazarın kalabalığı.. Bayram sabahı yemekleri, ikram için tatlılar.. Gurbette yaşadığımız her bayramda içimizde bir uhde olarak anarız.. Keşke orda olabilsek sevdiklerimizle beraber bayram yapabilsek diye..

Ama gurbette bunların hiç birisi olmuyor olamıyor:( çekirdek aile olarak ben eşim ve kızım evimizde elimizden geldiği kadar o atmosferi yaratsakta Türkiye'de yaşadığımız bayram heyecanı olamıyor ne yazıkki..

Endonezya halkı içinde Ramazan Bayramı çok özeldir. Başlıkta da yazdığım gibi "SELAMET HARİ RAYA" yani hayırlı büyük gün denir. Bayram sabahı Türkiye'den farklı olarak burada kadın erkek çoluk çocuk herkes bayram namazına gider. Erkekler Endonezyaya özgü batik gömlekleri hanımlar rengarenk, boncuklu parlak kumaştan dikilmiş şık kıyafetleriyle bayramı karşılarlar. Bizde olduğu gibi tüm aile bir arada yemekler yerler. Benim ilgimi çeken farksa bayramlaşma Türkiye'de olduğu gibi büyük küçük herkes birbirini ziyaret etmiyor. Bayramın birinci günü ailenin en büyüğünün evinde toplanılıyor ve tüm akrabalar bir arada oluyorlar. Bu ortamlara benimde birkaç kez katılma fırsatım olmuştu.. Türkiye'deki gibi bayrama özel tatlılar ve içecekler ikram ediliyor. Yemekler yeniyor.

Kültürün, anlayışın, yaşam tarzın, düşünce tarzın, rengin her ne kadar farklı olsanda dünyanın bir ucunda bu mükemmel doğanın içinde seninle ortak değerleri paylaşan insanlarla bir arada olmak gerçekten çok güzel bir duygu...

9 Eylül 2009 Çarşamba

DEPREM VE ENDONEZYA HALKI

Endonezya afetler bölgesi. Burada aksiliklerin felaketlerin yaşanmadığı ay gerçekten şükrediyoruz. Ne yazık ki buradaki insaların kaderi bu.. Üç yıldır burada yaşıyoruz hemen hemen her ay bir yada daha fazla deprem haberi alıyoruz. Bazen hissediyoruz bazen haberimiz bile olmuyor. Sadece gazeteden okuyoruz.
Benim bu konuda asıl üzüldüğüm nokta samimi, yardımsever, sıcakkalı ve bir o kadar da güler yüzlü endonezya halkının bu durum karşısındaki duyarsızlığı.. neden? yada ne yapılabilir ki? gibi sorular aklınıza gelebilir..
Bir hafta önce burada yine çok büyük bir deprem oldu. Bizim yaşadığımız bölgeye yakın bir yerde. Bu yüzden bizde ciddi bir şekilde sarsıldık. Hatta o gün geç saate kadar eve bile giremedik. Acaba nerede oldu? hasar çok mu büyük? umarım çok can kaybı yoktur? gibi sorulara ancak televizyondan bilgi alabildik ama inanırmısınız bu konuyla ilgili haber çok sıradan bir haber gibi kanalın birinde anahaber bültenine sıkıştırılmıştı. Bu durum beni çok üzdü ve şaşırttı bir anda kendi ülkem aklıma geldi. Zaten yurtdışında yaşama psikolojisi... Yaşadığınız gördüğünüz hatta yediğiniz içtiğiniz herseyi illaki kendi ülkenizle kıyas edeceksiniz.. Bu konuda da öyle oldu. bu durum Türkiye de olsaydı diye düşündüm biran.. Daha önce 99 depreminde yaşamıştık. Televizyon kanalları sürekli canlı bağlatılar yapar konu ile ilgi bilgiler verir.. Kısacası tüm Türkiye 'de yas ilan edilir, herkes tek yürek olup akıllarda hep ne yapabiliriz? nasıl yardım edebiliriz? sorusu surekli dolanıp durur.. Sadece depremde değil ülkemiz her konuda bir anda birlik olma duygusuna sahip. Bu beni çok gururlandırıyor. özellikle burada yaşadığım bu son deprem ile ilgili resmi olmayan bilgilere (yerel kaynaklar) göre 3500 evin yıkıldığı yüzlerce kişinin öldüğü ve annesiz babasız kalan çocukları düşündükçe ve halkın bu konuyla ilgili tepkisiz kalmasına çok üzülüyorum..
Birlik ve beraberlik olmadan hiçbirşeyin üstesinden gelinemez diyor içimden bir ses. Ama öte yandan halkın maddi açıdan imkansızlıkları yüzde yetmişinin yardıma muhtaç olması gibi sebeplerden dolayıdır diyorum bu kadar duyarsızlık. Ama ne olursa olsun bir ülkede sevinçte yada üzüntüde sadece ben duygusuyla hareket etmek o ülkeyi hiçbir yere götürmez ve sonuç olarak sömürülmekten maşa olmaktan asla kurtulamaz...

31 Ocak 2009 Cumartesi

ÇİN YENİ YILI

"Chinese New Year" Endonezyaca "IMLEK" bu yıl 26 Ocak çin takviminin başlangıç günüydü. Miladi takvim esasında her yıl farklı bir tarihte Çinliler yeni yıllarını "Gong Xi Fat Chai (Mutlu Yıllar)" temennileriyle karşılıyorlar. Çinlilerin ayları ve yılları hayvan isimleriyle ve farklı elemetlerle simgelendirdiklerini biliyordum ama bu ülkeye gelene kadar Çin yeni yılı kutlaması görmemiştim. Hemen hemen Çinli nüfusun yoğun olduğu tüm Asya ülkelerinde Çin yeni yılı kutlamaları yapılıyormuş. Endonezya halkını ve devletini bu konuda takdir ediyorum. Çoğunluğu müslüman olan bir ülkede Hicri yılbaşını, daha sonra noel ve Miladi yılbaşını ve şimdide Çin yeni yılını kutluyoruz. Aslına bakarsanız tartışmaya açılabilir bir durum herkes farklı yorumlayabilir ama ben olumlu tarafından bakıyorum bu tatil bolluğuna. Hiç bir taşkınlık olmadan, kimse kimseyi rahatsız etmeden din, dil ve ırk tartışması olmadan herkes özgürce yaşayabiliyor kendi kültürünü Endonezya da...

Kısaca Çin yılbaşından bahsetmek istiyorum ama üzülerek belirteyim kameram geçici bir süre kullanım dışı kaldı, onun için size Çin yeni yılı manzaralarını ve evimize gelen bu güne özel geleneksel Çin pirinç tatlısının fotoğraflarını sunamıyorum. Malum burası Endonezya sıcaktan dolayı olsa gerek insanlarda bir rahatlık ve yavaşlık mevcut, en basit işin bir ay müsadesi var fotograf makinam serviste bir aydır bekliyor:)) Bugünlerde Jakarta sokakları ve alışveriş merkezleri kırmızı ve sarı simli süslerle dolu. Her yer pırıl pırıl, gözümüzü alamıyoruz...Çin yeni yılını simgeleyen renk kırmızı. Kırmızının kötülükleri uzaklaştırdığı ve insanlara mutluluk ve huzur getirdiğine inanılıyor.. Çin yeni yılından bir kaç gün önce eşimin Çinli bir arkadaşı sadece yılbaşında aile içinde yenilen geleneksel tatlılarını getirmiş. Bu tatlı için pirinç unu, esmer şeker ve su karıştırılıyor. Yirmi saat kaynatılıp bir o kadar da bekletiliyor. Sonuç kalıp şeklinde, rengi ise kahverengi, dışı kırmızı ve sarı sim kaplı özel kutusunda ikram ediliyor. Size bu tatlının anlamından bahsetmek isterim, Çinlilerin, Konfiçyus din inanışına göre, evlerinde yaptıkları bu tatlıları küçük tanrılar büyük tanrıların huzurlarına götürüyorlar ve büyük tanrılar bu tatlıları tadarken küçük tanrılar ailenin durumu hakkında büyük tanrıya bilgi veriyorlar ve büyük tanrı tatlının kıvamına ve tadına bakarak o ailenin o yıl huzurlu ve mutlu olması için iyi dileklerde bulunuyor bahtlarını açıyor. Tabiki bu durumun tam terside olabiliyormuş... Bu tatlıya Çinlilerin özen göstermeleri bundan kaynaklanıyor:)

Biz Çin Yeni Yılına, Jakarta`da Ritz Carlton Oteli`nde girdik. Çok güzeldi, yaşlısından gencine herkes kırmızı kıyafetler giymişti, özel Çin yemekleri vardı ve en ilgimizi çekende aslan dansı oldu. Aslan dansı aslan kostümü giymiş iki kişinin yüksek sesli davul ve zillerle yaptıkları dansın adı. Ben bu dansı ilk Singapur da ünlü Takashimaya alışveriş merkezinin meydanında aslan dansı yarışmasında izlemiştim gerçekten çok ilgi çekici ve farklıydı...

Unutmadan şunuda belirteyim Çin takvimine göre ateş-öküz yılına girmiş bulunuyoruz...